Jump to content

TolgaAkogretmen

Üye
  • İçerik sayısı

    125
  • Katılım

  • Son ziyaret

TolgaAkogretmen paylaşımları

  1. Araştırmacılar, uzun zamandır yoğun, birbirine bağlı dokular olarak kabul edilen yapının aslında "interstisyum" adı verilen bir dizi sıvı dolu bölmelerden oluştuğunu ve vücudun en büyük organlarından biri olduğunu keşfetti. Derinin altındaki bu bölmeler, aynı zamanda bağırsak, akciğer, damarlar ve kasların dışındaki zarlarda da bulunuyor ve güçlü ve esnek proteinler vasıtasıyla bir ağ oluşturuyor. İnterstisyum, aslında vücudun en büyük organlarından biri olmasına karşın daha önce bulunamamıştı. Buluşu yapan araştırma ekibi, bu bölmelerin dokuları hasar almaktan korumak için bir "darbe emici" görev üstleniyor olabileceğini belirtti. Mount Sinai Beth Israil Tıp Merkezi'ndeki doktorlar David Corr-Loce ve Petros Benias, bir hastanın safra kanalında kansere dair izler ararken interstisyum ile karşılaştı. Gördükleri boşlukların insan anatomisi hakkında bilinenlerle uyuşmadığın fark eden doktorlar New York Üniversitesi Pataloji Uzmanı Neil Theise'ye danıştı. Uzmanlar, insan dokularını gözlemlemekte kullanılan yöntemlerin dokulardaki sıvıyı çekmesi nedeniyle interstisyumların gözden kaçırıldığını belirtti. Kaynak: http://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-43567576
  2. Kusura bakmayın, teknik bir sebepten dolayı teşekkür edemedim. Beğenmenize sevindim. Aslında kalite, hayatlar küçüldükçe artmıyor, doğallık korundukça artıyor.
  3. Aspirin türü ağrı kesiciler, kana karışarak gidebilecekleri her yere giderler. Gerçi ağrı ile ilgili hücreler vücudun her yanında yoktur ama ağrı kesiciler baş ağrıdığı vakit vücudun başka bir yerinde de bir ağrı oluşmuşsa aynı anda ona da müdahale ederler. Derimizin ve dokularımızın altında bulunan bazı sinir uçları ağrıya karşı hassastırlar. Vücuttaki hücreler yaralandıkları zaman ‘prostaglandin‘ denilen bir kimyasal salgılarlar. Ağrı sinyallerini arttıran bu kimyasal, ağrıyı hisseden sinir uçları üzerinde çok etkilidir. Sinir uçları bu kimyasaldan etkilenir etkilenmez hemen sinir sistemimize ve beyne ağrı mesajları gönderirler. Gelen mesajın yerine ve şiddetine göre beyin ağrıyı algılar ve reaksiyon göstermemizi sağlar. Aspirin türü basit ağrı kesiciler doğrudan ağrıyan bölge ile temas edip ‘prostaglandin‘ adlı kimyasal maddenin üretimini sınırlandırırlar. Bu nedenle sinir uçları da artık beyne ağrı uyarısı göndermediklerinden, yara ve hasar orada dururken ağrı ya tamamen kaybolur ya da iyice azalır. Sonuçta ağrı kesiciler ağrıyan noktayı tespit edip doğrudan üstüne gitmeseler de nerede ağrı sinyali gönderen kimyasallara rastlasalar hemen reaksiyona girip işlevlerini durdururlar ve beynin ağrı sinyallerini almasına engel olurlar. Kaynak
  4. Örgüt, sindirilebilecek kadar küçük olan mikroplastiklerin hem yaygınlığını hem de etkilerini ölçmeyi hedefliyor. Dünya Sağlık Örgütü (WHO)'nün su ve hijyen koordinatörü Bruce Gordon, bir insanın hayatı boyunca bu tür plastiklerin bulunduğu suları içmesinin sağlığını etkileyip etkilemeyeceğini tespit etmek istediklerini söyledi: "Plastiğin yapısı hakkında düşündüğümüzde içinde toksin olup olmadığı, içindekilerin ne kadar zararlı olabileceği ve vücutta ne etki yaratabileceği üzerine araştırma yok. Normalde insan sağlığı için güvenli bir limit belirleriz ama bu limiti belirlemek için de bunların zararlı olup olmadığını, zararlıysa sudaki miktarının yapacağı etkiyi de anlamamız gerekir." Dünya Sağlık Örgütü'nü harekete geçiren araştırmada, 9 ülkeden 11 markanın 250 şişesi incelenmiş ve plastik parçacıklara rastlanmıştı. King's College Sağlık ve Çevre Merkezi'nden Dr. Stephanie Wright, plastiklerin olası sağlık etkileri hakkında şunları söyledi: "Bu parçacıklar bağırsak yüzeyindeki bir bağışıklık hücresinin içine girebilir, lenf sistemi veya lenf boğumlarına geçebilir veya düşük bir ihtimal de olsa dolaşım sistemine girerek karaciğerde birikebilir." Kaynak
  5. Probiyotik denilen bakteriler, insan için olmazsa olmazdır. Zararlı bakteriler hastalıklara yol açarken, yararlı bakteriler ise beden açısından çok faydalı mikroskobik canlıdırlar. Zararlı bakteriler bedende birçok yere yerleşebilirlerken, yararlı bakteriler ise yalnızca bağırsaklarda bulunurlar. Bağırsaklardaki bu minik dostların sağlığa faydaları saymakla bitmez. Bu bakteriler olmazsa bağırsaklardaki emilim gerçekleşemez. Emilim gerçekleşmezse beden için yararlı olan vitamin ve minerallerden vücut sistemi mahrum kalır. Daha sonra çeşitli hastalıklar ortaya çıkar ve ardından ölüm kaçınılmaz olur. Bağırsaklarda misafir edilen bu bakteriler bedenle adeta alış veriş halindedir. Ortaya çıkan karşılıklı yarar üzerine kurulu bu ilişkiye “simbiyosis” denir. İki tarafın karşılıklı yararlandığı bir çıkar ve ortaklık durumu vardır. Bedenin mikroplarla mücadelesinde yardımcı etken olan bu bakteriler karşılığında bağırsaklarda konaklarlar. Bağırsaklarda yaklaşık 100 trilyon bakteri yaşar Bu rakamın büyüklüğünü anlamak için bedenimizdeki toplam hücre sayısının 10 trilyon olduğunu bilmek yeterli olacaktır. Bunlar bedende oluşacak toksin birikimini engellerler. Bu faydalı etkileri neticesinde kanser oluşumları büyük ölçüde engellenmiş olur. Ayrıca zararlı bakterilerin çoğalmasına da izin vermezler. Probiyotik içerikli bazı besinler; Yoğurt, peynir, kefir, ayran vb. Yazının tam dökümüne bu kaynaktan ulaşabilirsiniz: https://doktorun.net/probiyotik-nedir-ne-ise-yarar-hangi-durumlarda-kullanilmalidir/
  6. Uyku, Non-REM ve REM uykusu diye ikiye ayrılır. Non-REM uykusu da kendi içerisinde üç evreden oluşur. Non-REM uyku, önce kısa süreli geçiş evresi olan ve sadece yüzde 5’lik bölümü kapsayan Evre 1, ardından motor belleğin, hareket ve davranışla öğrenilen bilgilerin belleğe aktarıldığı Evre 2 gelir. Evre 2, uykunun yüzde 45-55’ini oluşturur. Derin uykunun başladığı Evre 3’te ise organizma kendini dinlendirir, yenilenir. İyi bir dinlenme için uykunun yüzde 20-25’ini Evre 3’ün oluşturması gerekir. Kalan yüzde 20-23’lük dönemi ise REM uykusu oluşturur. Rüya içeriğine bağlı olarak göz hareketlerinin olduğu REM döneminde, vücuttaki tüm kaslar felçtir. Birey o süre içinde bilinç oturmadan uyanırsa kendini kalkamayacakmış gibi hisseder. Bu evrenin en önemli özelliği beyin fonksiyonlarının uyanıklıktaki kadar fazla olmasıdır. Gün içinde öğrenilen her şey ön bellekten alınıp aynı bilgisayardaki işletim sistemi gibi arşivlenir, dosyalanır. Örneğin bir çocuk gündüz ders çalışır, hiçbir şey öğrenmemiş gibidir ama uyur. Ön belleğe alınmış olan bilgiler uykuda kaydedilir. Uyandığında çalıştığı konuları öğrendiğini fark eder. Solunum bu evrede çok düzensizdir. Tüm organlar en az enerjiyi kullanırken beynin çok fazla enerji kullandığı REM dönemini iyi geçiren birey sabah zinde, öğrenme kapasitesi ve becerisi artmış şekilde uyanır. Kaynak: http://www.acibadem.com.tr/Hayat/Bilgi/uykunun-evreleri-nelerdir
  7. Mayalar küçük mantarlardır, fakat bira ve peynirden endüstriyel kimyasallara ve biyoyakıtlara kadar her şeyi üretmede anahtar rol oynarlar. Ve şimdi bilim adamları, bu endüstrilerin üretim süreçlerinde kullanılmak üzere yeni mayalar bulmalarına yardımcı olabilecek yeni bir yaklaşım önermektedir. NC State Üniversitesi'nden Madden, "“Bu önemlidir çünkü mayalar birçok endüstriyel uygulamada kullanılmaktadır,” diyor. Ayrıca, "Mayalar, gıda ve meşrubat, biyoyakıt ve yem katkı maddeleri gibi çeşitli alanlarda kullanıldığında, maya piyasası 3 milyar dolardan fazla değer alıyor. Birçok endüstri mayalara dayanırken, endüstriyel kullanımda çok az maya türümüz var." diye sözlerine ekliyor. Madden, “Dışarıda en az 1.500 maya türü var ve böcek ekolojisi ile maya - böcek ilişkilerini anlarsak, endüstriyel sektör için değerli olan daha iyi mayaları tanımlamamıza yardımcı olabilir,” diyor ve ekliyor, "Sadece kullanılan türlerin çeşitlendirilmesi değil, belirli uygulamalara uygun olan soyların bulunması." Kaynak
  8. Antibiyotiklere direnç gösteren bakterilerin tedavisinde kullanılabilecek bir antibiyotiğin sentezine dair ilk kanıt bulunmuş olabilir. Kaynak: https://www.sciencedaily.com/releases/2018/03/180323130835.htm

Hakkımızda

Biyoloji Günlüğü ülkemizdeki biyoloji öğrencileri, mezunları ve çalışanları adına kar gütmeyen bir proje olarak 9 senedir faaliyetlerine yılmadan devam etmeye çalışan masum bir projedir. Lütfen art niyetinizi forumdan uzak tutunuz. Bize iletişim formu aracılığıyla ulaşabilirsiniz.

Dilerseniz biyolojigunlugu@gmail.com veya admin@biyolojigunlugu.com adresine mail de gönderebilirsiniz. Bizimle arşivinizi paylaşmak isterseniz wetransfer.com üzerinden biyolojigunlugu.com adresine dosya transferi olarak iletmeniz yeterlidir, sizin adınıza paylaşılacaktır.

Sitemiz bir "Günlük" olarak derleme yayın, yorum, diyalog ve yazılara vermektedir. Güncel biyoloji haberleri ve gelişmelere ek olarak özellikle sosyal medyada gözden kaçan, değerli gördüğümüz tüm içeriğe kaynak ve atıflar dahilinde sitemizde yer vermekteyiz. Bu sitede verilen bilgilerin kullanım sorumluluğu tümüyle kullanıcıya aittir. Sayfalarımızda yer alan her türlü bilgi, görsel ve doküman sadece bilgilendirmek amacıyla verilmiştir.

Biyoloji Günlüğü internet sitesi 5651 Sayılı Kanun’un 2. maddesinin 1. fıkrasının m) bendi ile aynı kanunun 5. maddesi kapsamında Yer Sağlayıcı olarak faaliyet göstermektedir. İçerikler, ön onay olmaksızın tamamen kullanıcılar tarafından oluşturulmaktadır. Yer Sağlayıcı olarak, kullanıcılar tarafından oluşturulan içeriği ya da hukuka aykırı paylaşımı kontrol etmekle ya da araştırmakla yükümlü değildir.

Yer Sağladığı içeriğin 5651 Sayılı Kanun’un 8 ila 9. maddelerine aykırı şekilde; kişilik haklarınızı ihlal ettiğini ya da hukuka aykırı olduğunu düşünüyorsanız mail adreslerimizden iletişime geçerek bildirebilirsiniz. 

Bildirimleriniz dikkatle ve özenle incelenmekte olup kişilik haklarınızın ihlali ya da hukuka aykırılığın tespiti halinde mevzuat kapsamında en kısa sürede işlem yaparak bilgi vereceğiz.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgilendirme

Kullanım Şartları, Gizlilik Politikası, Forum Kuralları sayfalarına göz atınız.