Jump to content

Cenk Önsoy

Yönetici
  • İçerik sayısı

    1.126
  • Katılım

  • Son ziyaret

Cenk Önsoy paylaşımları

  1. Ayrıştırıcılar bakteri ve mantarlardan oluşan heterotrof canlılar olup, ölü protoplazmanın karmaşık bileşiklerini parçalayarak, canlı dokularda biriken çeşitli kimyasal maddeleri yeniden canlılar tarafından kullanılabilir hale getirirler. Elde ettikleri enerjinin bir kısmını kendileri kullanırken, bir kısmını da üreticiler tarafından kullanılabilecek basit maddeler halinde serbest bırakırlar.
  2. Heterotrof organizmalar olup, büyük çoğunluğu hayvan türlerinden oluşur ve genelde birincil ve ikincil tüketiciler olmak üzere iki gruba ayrılırlar. birincil tüketiciler; otobur hayvanlardan oluşur, enerji kaynağı olarak yeşil bitkilerin yapısında biriken organik maddeleri kullanır ikincil tüketiciler etobur hayvanlardan oluşur ve yaşamlarını birincil tüketicileri yiyerek sürdürürler.
  3. Üreticiler, ototrof organizmalar olup, güneşten gelen enerjiyi kullanarak kendi besinlerini kendileri üretirler. Temel üreticiler yeşil bitkiler olmakla birlikte, nadiren bazı bakteriler güneş enerjisini fotosentez yoluyla diğer canlıların yararlanabileceği kimyasal enerji (besin enerjisi) haline çevirebilir.
  4. Canlıların diğer canlılarla ve cansız çevre ile olan ilişkilerine ekolojik ilişkiler adı verilir.
  5. Cansız çevre faktörlerinin canlı üzerindeki etkilerine aksiyon Canlıların cansız faktörler üzerindeki etkilerine reaksiyon Canlıların birbirleri üzerindeki etkisine ise koaksiyon denir.
  6. Çeşitli türlere ait bireylerin bolluk ve değişimlerini Populasyon ekolojisi (demokoloji) inceler. Fitososyoloji (Bitki sosyolojisi), bitki birliklerinin yapısını Paleoekoloji, Jeolojik geçmişteki organizmalar ile ortamını Sitoekoloji, farklı ortam koşullarında türlerin populasyonla ilişkili olarak sitolojik durumlarını Koruma ekolojisi, kaynakların iyi kullanılmasında ekolojik esasların uygulanmasını Kaynaklar ekolojisi; canlı ve cansız (bitkiler, hayvanlar, su ve mineral) kaynakların eşit ve dengeli olarak kullanılmasını Kirlenme ekolojisi, çevrenin kirlenmesi ve kirlenmenin önlenmesi için gerekli önlemleri Ekosistem ekolojisi, bitki ve hayvan birlikleri ve bunların tüm ortam gibi ekolojik sistemlerin zaman ve mekan içindeki yapı ve işlevlerini Enerji Ekolojisi ve Verimlilik Ekolojisi, enerji akımı, verimlilik, organizmaların biyokütlesel artış hızı Sistemler ekolojisi, analiz ve modellerin geliştirilmesini, biyolojik sistemlerin matematiksel dile çevrilmesini araştırır.
  7. Ekosistemin Canlı Öğeleri Üreticiler Tüketiciler Ayrıştırıcılar olarak gruplandırılabilir.
  8. Bildiğimiz gibi sentrozom organeli sentriyol adı verilen iki alt birimden meydana gelmiştir. Bu organel alt birimleri sayesinde hayvan hücreleri üremeyi gerçekleştirir. Hücre üremesi hücrenin bölünmesi anlamına gelir. Hayvan hücrelerinde bulunan sentrioller, bir hücrelilerin çoğunda, yüksek organizasyonlu bitki hücrelerinde, olgun sinir, kas ve yumurta hücrelerinde bulunmaz. Bölünme sırasında iş yaparlar. Tüm hücreler sentrozom bulundurmamasına rağmen var olan mikrotübüllerin hareketi hücre bölünmesi esnasında kromozomların hareketini sağlar. Sentriyoller hücre bölünmesi öncesinde eşlenerek iki katına çıkar ve bölünme başladığında çekirdeğin iki karşıt bölgesine giderek mikrotübülleri oluşturur. Bu mikrotübüller kromozomların hareketini sağlayan iğ iplikleri olarak görev yapar.
  9. Proteoglikanlar protein çubuğa bağlanmış glikozaminoglikanlardan (GAG) oluşur. GAG’lar tüp fırçası tipinde protein çubuğa ve özellikle serin aminoasit köküne bağlanırlar. Buradaki diziliş Ser-Gly-X-Gly şeklinde karakteristik bir dizidir ve bir anlamda sinyal dizi durumundadır. Protein çubuğa bağlanmış değişik tipte GAG’lar bulunabilir. GAG’ları proteine bağlanması ise daima kslioz (5C’lu)-galaktoz-galaktoz-glukuronik asit birimlerinden oluşan dörtlü kalıp ile olur. Dörtlü kalıba GAG tipine göre farklı sayıda disakkaritler bağlanır. Her GAG’da bir veya her iki birimde SO4 bulunur. Böylece molekül çok sayıda negatif yük taşır. Proteoglikanların karbonhidrat yarılarında hidroksil, karboksil ve sülfat iyon grupları çok yaygındır. Diğer bir deyişle hidrofilik grupları fazla olduğu için polianyon olarak rol oynarlar. Proteoglikanlarda karbonhidrat oranı baskın durumdadır ve makromolekül ağırlığının %80-90 kadarını oluşturur.
  10. Bağ dokunun şekilsiz temel maddesini oluşturan hücreler ve liflerin içine gömülü olduğu bir dolgu materyalinin bulunduğu bölgedir. Bu madde aynı zamanda yabancı partiküllerin girişine engel oluşturan koruyucu bir tabaka şeklindedir. Makromolekül yapısındaki bu materyal deri ve kemikte esas komponent, beyin ve omurilikte minor komponent olarak bulunur.Maktrik olarakta adlandırılan zemin maddesi omurgasız hayvanlardaki yapılara benzer yapıdadır. Örneğin bakterilerde ve bitki hücrelerinde hücre duvarı, kurtlarda ve böceklerde kutikula yapısına benzer . Yumuşakçalarda da kabul yapılarına benzer yapıdadır. Matriks yapısal olarak glikozaminoglikanlar, proteoglikanlar ve yapısal proteinlerden olmak üzere 3 tip komponentten oluşur.
  11. DNA’da GC bakımından zengin olan dizilerin, AT bakımından zengin olan dizilerin takip ettiği bölgeler otomatik terminasyona (transkripsiyonun sonlanmasına) neden olur. Bu tür dizilere intrinsik sonlandırıcılar denir.
  12. Retiküler lifler vücutta bulunan organ ve hücrelerin etrafında onlara desteklik yapan liflerdir. Retiküler lifler kollagen liflerle çok sıkı ilişkilidir. Bu bakımdan bunlara prokollagen lifler de denir. Ancak morfolojik bakımdan kollagenlere benzemezler. Tip III kollagenle bazen de tip IV kollagenle birleşmiş olarak bulunurlar. Çapları 0.5-2 mikrometre kadardır. Kollagen liflere göre çok daha ince ve oldukça çok dallanma yaparlar. Bu bakımdan demetler oluşturmazlar. Dallanma ağ şeklindedir. Retiküler lifler glikoprotein özelliğinden dolayı PAS pozitif ve gümüş ile boyanırlar. Bu nedenle gümüş seven anlamında agriofil lifler olarakta bilinirler. Retiküler lifler proteoglikan ve glikoproteinlerle enine olarakta birleşmiş olarak bulunurlar. Özellikle embriyoda kollagen liflerin meydana geldiği yerlerde bol miktarda rastlanır. Postembriyonel devrede retiküler lifler, özellikle hematopoietik dokuda (dalak, lenf düğümü, kırmızı kemik iliği gibi kan yapan dokular) bulunurlar.Bu dokularda retiküler lifler retikülositler denilen özel tip hücreler tarafından sentezlenirler. Diğer dokularda fibroblastlarda sentezlenirler.
  13. Elastik lifler yapısal olarak 2 kısımdan meydana gelmiştir. Bunlar elastin ve mikrofibrillerdir. Elastin amino asit yapıları kollagen liflere benzemekle beraber valin ve alanin bakımından zengindir. Ayrıca dezmozin ve izodezmozin bulunur. Bu iki molekül liflerin karakteristik amino asitlerini oluşturur. Mikrofibriller ipliksi glikoprotein yapıdadır. İpliksi yapılar oldukça düzgün, ince ve 12 nm çapındadır. Mikrofibril proteini fibrillin olarak bilinir.
  14. 1- Su bilinen biyolojik bir çözücüdur. Biyolojik çözücülüğü ile vitamin ve minerallerin vücutta taşınmasını ve çözülmesini sağlar. 2- Vücut sıcaklığının düzenlenmesinde ve dengede kalmasında suyun büyük rolü vardır. 3- Su ayrıca derinin nemlenmesinde kuru kalmamasına, vücuttan toksitlerin atılmasına ve vücudun temizlenmeside çok önemli bir görev üstlenir. 4- Su böbreklerin düzenli bir şekilde çalışmasında çok önemli bir etkendir. 5- Suyun kayganlaştırıcı bir özelliği vardır. Bu sayede vücuttaki birçok organın çalışması gerektiği gibi çalışmasına yardımcı olur.
  15. E. coli’de yürütülen çalışmalarda, şablon DNA zinciri tarafından yönlendirilen DNA sentezine katılan 3 enzim belirlenmiştir. Bu 3 enzim; DNA polimeraz I, DNA polimeraz II ve DNA polimeraz III olarak adlandırılmıştır. Her üç enzim fizyolojik fonksiyonları ile birbirinden ayrılırlar. DNA polimeraz III şablon zincir karşısında nükleotitlerin sentezinden, yani zincir uzamasından sorumludur. DNA polimeraz I, replikasyonda DNA üzerinde olşuan bozulamalar ya da hataların tamiri işlevini görür. DNA polimeraz II enziminin ise DNA tamir sistemlerinde rol aldığı yakın geçmişte tanımlanmıştır. Bunların yanında, hata eğilimli sentez aktivitesi gösteren DNA polimeraz IV ve SOS (yüksek mutajen etkisine karşı son çare tamiri) tamir mekanizmalarında rol oynayan DNA polimeraz V enzimleri de E.coli de tanımlanmıştır. DNA polimeraz IV, DNA polimeraz II tarafından aktivitesi tamamlanan bir enzimdir ve bakteri gelişiminin durma fazına ulaşması ile üretimi teşvik edilmektedir. Bu bakteride durma fazında meydana gelen adaptif mutasyonların büyük çoğunluğundan DNA polimeraz IV sorumludur.
  16. 1) Metabolizmaya sahip olma 2) Üreyebilme 3) İletişim 4)Evrim İkincil görüş ise farklı özellikler ile donatılmıştır.Konuya açıklık getirmek için maddeler halinde ilgili bir cevabı iliştiriyorum, pek mantıklı çözümler gelmemiş sanırım. Hücresel yapı Özel bir kimyasal dizilime sahip olma Belli bir organizasyona sahip olma İrkilme (uyarılma) Hareket Metabolizma Üreme Büyüme Çevreye uyum (Adaptasyon) Beslenme Enzim kullanımı
  17. Canlıların yapısında az da olsa minerallere gereksinim duyulur. Mineraller vücudun % 4 gibi çok küçük bir kısmını oluşturmalarına rağmen yaşamsal olayların düzenlenebilmesi için besinlerle birlikte vücuda alınması gereklidir. Vücuttaki minerallerin en önemli bazı fonksiyonları arasında kanın ozmotik basıncını ayarlama, vitamin ve hormon gibi moleküllerin yapısına katılma, kas kasılmasında ve sinirlerde uyartı iletiminde rol oynama, bazı enzimlerin yapısına katılarak katalizör görevi yapma yer alır. İnsanlar kalsiyum, potasyum, demir, iyot, flor ve magnezyum gibi minerallere değişen miktarlarda ihtiyaç duyar. Şimdi başlıca minerallerin insan sağlığı açısından önemini inceleyelim: Kalsiyum: Kalsiyum minerali, büyük oranda kemik ve dişlerin yapısına katılır. Ayrıca kasların kasılması, kanın pıhtılaşması, sinir hücrelerinin çalışması ve enzimlerin çalışması üzerinde de etkilidir. D vitamini bağırsaklardan kalsiyum emilimini kolaylaştırır. Bu nedenle D vitamini eksikliği yeterince kalsiyum emilimini engeller. Çocuklarda kalsiyum ve D vitamini eksikliğine bağlı olarak kemiklerde yumuşama ve eğrilme, kaslarda zayıflama şeklinde belirti gösteren “raşitizm” hastalığı ortaya çıkar. Yetişkin bireylerde ise kalsiyum eksikliğine bağlı olarak “ostemalazi” denilen kemik yumuşaması hastalığı görülür. Potasyum: Potasyum minerali, sinir hücrelerinin çalışmasında, vücut sıvılarında asit-baz dengesinin korunmasında, kalp ritminin düzenlenmesinde ve protein sentezinde etkilidir. Ayrıca sodyum ile birlikte vücudun su dengesinin sağlanmasına yardımcı olur. Potasyum eksikliğine bağlı olarak dolaşım bozukluğu, yorgunluk, halsizlik, iştahsızlık, mide bulantısı, kabızlık, karın ağrısı, kramplar ve kalpte ritim bozuklukları gibi belirtiler gözlenebilir. Potasyumun aşırı miktarda alınması ise başta böbrekleri ve kalbi etkiler. Ayrıca kas zayıflaması ve kalp ritminin bozulması gibi rahatsızlıklara da neden olur. Demir: Demir minerali, kana renk veren hemoglobin ve çizgili kaslardaki miyoglobin pigmentinin üretimi için gereklidir. Bağışıklık sistemini güçlendirerek hastalıklardan korunmaya yardımcı olur. Demir eksikliğine bağlı olarak “demir eksikliği anemisi” yani “kansızlık” ortaya çıkar. Ayrıca konsantrasyon bozukluğu, halsizlik, kalp çarpıntısı, yorgunluk, uyku, üşüme, solgunluk, sinirlilik, bağışıklıkta zayıflama gibi sorunlara yol açar. Genellikle, bebeklerde ve çocuklarda demir ihtiyacı daha fazla olduğu için özellikle bu dönemlerde yeterli miktarda demir alınmalıdır. Demir fazlalığı ise damar sertliğine, hücrelerin erken yaşlanmasına ve yağlanmasına neden olur. İyot: İyot minerali, tiroit bezinden salgılanan tiroksin hormonunun yapısında görev alır. Ayrıca zihinsel fonksiyonlar için gereklidir ve enerji elde etmede rol oynar. Eğer besinlerle birlikte yeterli miktarda iyot alınmazsa, tiroksin hormonu az saglılanır ve tiroit bezi büyüyerek “guatr” denilen hastalığa yol açar. Ayrıca iyot eksikliğine bağlı olarak zeka geriliği, gelişim bozukluğu ve kısırlık gibi sağlık sorunları da ortaya çıkar. Flor: Flor minerali, diş ve kemik sağlığı için önemlidir. Diş çürümelerini önler. Kemikleri güçlendirerek kemik kırılmalarını ve kemik erimesini engeller. Flor eksikliğinde diş çürümesi hızlanır ve kemiklerde zayıflama görülür. Flor fazlalığı ise dişlerde sararmaya ve diş minesinin tahrip olmasına neden olur.
  18. BİTKİSEL HORMONLAR Bitkilerde büyüme gelişmeyi hızlandıran hormonlar: Oksin, Giberellin, Bitkilerde büyüme ve gelişmeyi azaltan hormonlar: Etilen, Absisik Asit. Bu ders notumuzda bu hormonların görevlerini ve yapılarını göreceğiz. Oksin: Bitkilerin büyüme ve gelişmesinde en etkin hormondur. Bitkide hücre bölünmesi, hücre bölünmesi, hücre ve dokuların farklılaşmasını sağlayan hormondur. Bu sayede yaprak dökme, çiçek açma, meyve verme, tomurcuklanma gibi olaylar gerçekleşir. En önemli görevi, bitkinin güneşe yönelmesini sağlar. Oksin hormonu en çok bitkinin kök ve gövde uçlarında salgılanır.Buralarda bitkinin ışık görmeyen kısmında fazla üretilir, böylece o bölümün hızlı büyümesini ve kıvrılarak güneşe yönelmesi sağlanır. Bitkinin gövde ucunun farklı etkenlerle karşılaştığında oksin hormonunun salgılanması ve gövde ucunun büyümesinin değiştiği gözlemlenmiştir. Buğday tanesi ekildiğinde ilk çıkan gövdeye filiz, ucuna da koleopil denir. Buğdan tek çeneklidir. Çok çabuk fotosentez yapar. Bu yüzden bitki hızla büyür. Çimlenmiş buğdayı karanlık ortamda bekletirsek bitki dik olarak yukarı doğru çıkar Yalnız bir yönden gelen ışığa doğru bırakıldığında ışığa doğru döner. Bitkinin gövde ucu ışığı alamayacak şekilde kapatıldığında ışık olmasına rağmen bitki ışığa yönelmez Bitkinin gövde ucu kesildiğinde rağmen yönelmediği görülmüştür. Bitkinin gövde ucu kesilip arasına mika konulduğunda ışığa rağmen bitkinin yönelmediği görülmüştür. Kesilen gövde kısımlarının arasına konulan mika, hücreler arası difüzyonu engellediği için oksin hormonu etkilenmiştir. Bitkinin gövde ucu kesildiğinde arasına akar yerleştirildiğinde bitkinin ışığa yöneldiği görülmüştür. Çünkü Akar madde geçişini (difüzyon) engellemiştir. Giberellin: Bitkilerde gövdenin uzamasını ve meyvenin büyümesini hızlandırır. Tohumun çimlenmesini uyarır. Bitkinin erken ya da geç çiçek açmasına neden alır. Sitokinin: Bitkilerde hücre bölünmesini uyarıp bitkinin yaşlanmasını geciktirir. Tomurcukların gelişmesini ve yaprakların geç dökülmesinde etkilidir. Etilen: Yaprak dökümüne neden olur. Köklerin büyümesini engeller. Meyvenin olgunlaşmasına, nişastanın şekere dönüşmesinde etkilidir. Absisik Asit: Uygun olmayan ortamlarda tohumun çimlenmesini engeller. Tohumun uyku halinde kalmasını sağlar. Yapay Bitki Hormonları: Yabani bitkileri yok etmek için Çiçek açmasını sağlamak Tozlaşmasız meyve oluşumunu sağlamak Kesik yerlerden köklerin çıkmasını sağlamak amacıyla kullanılır. Bu bitki hormonları (gübre) gereğinden fazla kullandığında bitkinin gelişmesini etkiler.
  19. KULAK: İşitme ve denge organımızdır. Üç Kısımdan oluşur. Dış kulak, orta kulak ve iç kulak. Dış Kulak: kulak kepçesi ve kulak yolundan oluşur. Kulak kepçesi kıvrımları sayesinde ve kıkırdak yapısıyla ses dalgalarını toplayarak kulağın iç kısımlarına doğru iletir. Kulak Yolu: Ses dalgalarından geçerek kulak zarına ulaştığı yoldur. Burada bulunan salgı bezlerinin salgıladığı kulak kiri, kulak yolunun nemli tutulması kulak zarının esnekliğini sağlar. Orta Kulak: Dış kulak yolun sonunda bulunan kulak zarı ile başlar. İç kulağın başlangıç noktası olan oval pencere ile biter. Burada olan; çekiç, örs, üzengi kemikçikleri dış kulaktan gelen ses dalgalarını kuvvetlendirerek iç kulağa iletirler. Orta kulakta bulunan östaki borusuna kulak ile yutak arasında geçit yeridir. Östaki borusu sayesinde orta kulak içindeki basınç dengelenir. Boğazda bulunan enfeksiyon östaki borusu ile orta kulağa ulaştığında orta kulak iltihabı yaşarız. İç Kulak: Duymanın ve dengenin gerçekleştiği yerdir. Duyma iç kulakta bulunan salyangoz içerisindeki kohlea kanalında duymayı sağlayan reseptörler bulunur. Buradan sinirle beyne ulaştırılır ve duyma gerçekleştirilir. Salyangoz birebirinden ince zarla ayrılmış 3 kanaldan oluşur. Kohlea, vestibular timpanik kanalları. Kulak İşitme Olayı: Ses Dalgaları > Kulak Kepçesi > Kulak yolu > Kulak Zarı > Çekirdek, örs, üzengi > oval Pencere > Salyangoz > Sinirler > Beyin Kulakta Denge: Denge, iç kulakta bulunan yarım daire kanallarında gerçekleşir. Yarım daire kanalarında ve tulumcuk ve kesecik bulunur. Bunların içersinde yer alan CaCO3 (Kalsiyum Karbonat) oluşan küçük kristaller (otolit taşlar) bulunur.Bu otolit taşların hareket etmesi ile burada bulunan sinirlerde beyine ve beyinciğe impuls göndeririler. Böylece dengemiz sağlanır. Denge sağlanırken vücut pozisyonumuza göre otolitlerin de sinirlerine yaptığı basınç değişir. Bu yüzden impuls oluşur. Kulakta denge sağlanırken yarım daire kanallarını dolduran endolenf sıvısı ile otolit taşların birbirine göre ter hareketi sağlanır. Vücudumuzda Dengenin Sağlanmasında; Göz Kaslardaki özelleşmiş reseptörler Ayak altındaki basıca duyarlı hücrelerden gelen impulslar etkilidir.
  20. GÖZ: Gözümüz cisimlerden gelen uyarıları alarak (optik uyarı) görmemizi sağlayan organımızdır. Gözde görmeyi sağlayan yapılar.Kornea, göz merceği, reseptörler ve sinirlerdir. 3 tabaka vardır. Sert tabaka (Kornea), Damar tabaka, Ağ tabaka. Sert Tabaka: Gözümüzün en dışında bulunan sağlam tabakadır. Sert yapısıyla gözü dışarıdan gelen tehlikelerden korur. Görevi: Göze gelen ışığın ilk kırıldığı ve merceğe ulaşmasını sağlayan yerdir. Sert tabaka, gözün ön tarafında incelip saydamlaşmış ve hafif şişkinlik kazanmıştır. Damar Tabaka: Kan damarlarının bulunduğu tabakadır. Gözü besler. Gözün bu bölümünde iris, göz bebeği, göz merceği, kirpiksi cisim ve camsı cisim bulunur. İris: Göze renginin veren kısımdır. Görmede yetkisi yoktur. Renginin farklı olması kalıtsaldır. Burada melenin pigmentleri bulunur. Gözbebeği: İrisin arkasında ince kenarlı saydam bir tabakadır. Göz merceği kornea ve gözbebeğinden gelen ışınların kırarak, ağtabakadaki sarı benek üzerine düşmesini sağlar. Kirpiksi Cisim: Göz merceğinin bulunduğu yerde sabit kalmasını sağlayan kaslardır. Camsı Cisim: Göz yuvarlığın içini dolduran göz merceğinden sonraki boşluktaki sıvıya denir. Camsı cisim renksiz, jölemsi parlak bir sıvıdır. Camsı cisim ile göz yuvarlağının şekli korunur. Kan damalarından yoksun kornea ve merceğin beslenmesini sağlar. Göz içinde iç basınç oluşturarak göz küresinin sabit kalmasını sağlar. 3. Ağ Tabaka: Göz yuvarlığının en arakasındaki tabakadır. Burada foto reseptörlerin bulunduğu sarı benek bölümü bulunur. Gözümüzde bulunan foto reseptörler iki çeşittir. Koni: Yeterli ışıkta renkli görmemizi sağlayan reseptörlerdir. Çubuk: Karanlıkta görmemizi sağlayan reseptörlerdir. Renklere de duyarlı değildir. Sadece siyah-beyaz görmemizi sağlayan reseptörlerdir. Ağ tabakada görmede görevi olmayan sinirlerin çıkarak beyne geçtiği bölgeye kör nokta denir. GÖRME OLAYI: Cisimlerden gelen ışınlar korneadan geçerek gez bebeğinden geçip merceğe ulaşır. Mercekte kırılan ışınlar camsı cisimden geçerek sarı benekte bulunan reseptörler tarafından alınır. Işınlar asarı beneğe ters düşer. Bu yüzden görüntü terstir. Burada sinirlerle beynin görme merkezine iletilir. Ters görüntü burada düzeltilerek tekrar aynı yolla görme olayı netleşir. Cisimlerden gelen ışık à Kornea (kırılır) à Gözbebeğiàgöz merceği (kırılır) à Camsı cisimà Sarıbenek (Reseptör Ters) à Sininlerà Beyin Gözde kornea ile mercek arasındaki boşluğa ön oda, mercek ile camsı cisim arasında kalan boşluk ise arka odadır. Bu odalarda sıvıyla doludur. Gözde Uyum: Mercek kasları kasılıp gevşeyerek göze gelen ışığa göre merceğin kalınlığını ayarlar buna da göz uyumu denir. Göz uyumu mercek kasları, kirpiksi kaslar ve göz merceğinin yuvarlaklığı değiştirilerek göz uyumunun gerçekleşmesi sağlarlar. Yakın Bir Cisme Bakarken; Kirpiksi kaslar kasılır. Mercek Bağları genişler. Mercek kalınlaşır. Gözbebeği daralır. Uzaktaki Cisme bakarken; Kirpikteki kasları gevşer Mercek bağları kasılır. Mercek inceleşir. Gözbebeği genişler. GÖZ KUSURLARI: Miyop: Yakını görme, uzağı görememe durumu. Cisimlerden gelen ışınlar normalde sarı benekte toplanırken, miyop olan kişilerde görüntü sarı beneğin önünde oluşmaktadır. Bu kişiler kalın kenarlı mercekler kullanarak görüntü tekrar sarı beneğe düşmesi sağlanır. Hipermetrop: Yakını görememe, uzağı görme. Cisimlerden gelen ışınlar asarı beneğin arka kısmında toplanır. Bu kişilerde ince kenarlı mercekler kullanarak görüntünün sarı benek üstüne düşmesi sağlanır. Astigmat: Net görmeme, saydam tabaka ve göz merceğinin yüzeyinde olan bozukluklardan meydana gelir. Silindirik mercek kullanılır. Presbitlik: Yaşlı insanlarda görünen yakını görememe. Renk Körlüğü(daltonizm Kalıtsal bir hastalık kırmızı-yeşil ayırt edemezler. Göz Tansiyonu: Camsı cismin iyon değişimi Şaşılık: Göz yuvarlığının hareket ettiren kasların uzun veya kısa olması Katarak: Göz merceğinin saydamlığını kaybetmesi
  21. 5 duyu organı vardır. Duyu organları dışarıdan gelen uyarıları alırlar. Duyu organları dışarıdan gelen fiziksel, kimyasal, mekanik, optik uyarıları alarak sinir sistemi ile gerekli yerlere iletirler. Duyu organlarımızda uyartıları alan özelleşmiş reseptör hücreleri bulunur. Reseptör Çeşitleri: Fotoreseptör: Işığa karşı duyarlıdır. Gözde bulunur. Kemoreseptör: Kimyasal maddelere karşı duyarlı olan reseptör. Ağız ve dilde bulunur. Termoreseptör: Işığa karşı, deri Mekanoreseptörler : Dokunma, sıcaklık, titreşim gibi mekanik uyarıları alan reseptörlerdir. Kulak ve deride bulunur. 1: DİL: Dilimiz çizgili kastan oluşmuş üzeri epitelyum doku ile örtülüdür. Epitel doku içerisinde tat almayı sağlayan papillalar bulunur. Papillalar; mantar, yaprak ve çanak şeklindedir. Papillaların şekli kalıtsaldır. Papillalar herhangi bir etkenle zarar gördüğünde kopar, kopan papillalar mitoz bölünme ile tekrar oluşur. Papillaların bu özelliğine rejenarasyon denir. Canlılar evrimleştikçe rejenarasyon azalır. Dilin Görevleri: Tat almak Konuşmaya yardımcı olmak Yiyeceklerin ağızda döndürülmesi ve yutulmasına yardımcı olmak Dilimizin uç kısmı tatlıyı, yanları ekşiyi, arkası acıyı, yanların ön tarafı tuzluyu algılamaktadır. Dilimiz tatları alırken bu yoğunlaşmış reseptörlerin bulunduğu bölgelerde hisseder ve beyine gönderir. Ama dilimizin her tarafında dağınık halde her tadı alabilecek reseptörler bulunur. Tatların alabilmesi için besinlerin tükürük içinde çözülmesi gerekir. Tükürük, tükürük bezleri tarafından salgılanır. 3 tür tükürük çeşidi vardır. Dil, çene ve kulak altı.
  22. A. Biyolojik Kirlenme B. Organik Kirlenme Asıl Madde Kirliliği Ötrifikasyon Mikrobiyal Kirlenme C. Termal Kirlenme D. Radyokatif Kirlenme E. Kimyasal Kirlenme Deterjan Kirliliği Pestisit Kirliliği Ağır Metal Kirliliği Petrol Kirliliği

Hakkımızda

Biyoloji Günlüğü ülkemizdeki biyoloji öğrencileri, mezunları ve çalışanları adına kar gütmeyen bir proje olarak 9 senedir faaliyetlerine yılmadan devam etmeye çalışan masum bir projedir. Lütfen art niyetinizi forumdan uzak tutunuz. Bize iletişim formu aracılığıyla ulaşabilirsiniz.

Dilerseniz biyolojigunlugu@gmail.com veya admin@biyolojigunlugu.com adresine mail de gönderebilirsiniz. Bizimle arşivinizi paylaşmak isterseniz wetransfer.com üzerinden biyolojigunlugu.com adresine dosya transferi olarak iletmeniz yeterlidir, sizin adınıza paylaşılacaktır.

Sitemiz bir "Günlük" olarak derleme yayın, yorum, diyalog ve yazılara vermektedir. Güncel biyoloji haberleri ve gelişmelere ek olarak özellikle sosyal medyada gözden kaçan, değerli gördüğümüz tüm içeriğe kaynak ve atıflar dahilinde sitemizde yer vermekteyiz. Bu sitede verilen bilgilerin kullanım sorumluluğu tümüyle kullanıcıya aittir. Sayfalarımızda yer alan her türlü bilgi, görsel ve doküman sadece bilgilendirmek amacıyla verilmiştir.

Biyoloji Günlüğü internet sitesi 5651 Sayılı Kanun’un 2. maddesinin 1. fıkrasının m) bendi ile aynı kanunun 5. maddesi kapsamında Yer Sağlayıcı olarak faaliyet göstermektedir. İçerikler, ön onay olmaksızın tamamen kullanıcılar tarafından oluşturulmaktadır. Yer Sağlayıcı olarak, kullanıcılar tarafından oluşturulan içeriği ya da hukuka aykırı paylaşımı kontrol etmekle ya da araştırmakla yükümlü değildir.

Yer Sağladığı içeriğin 5651 Sayılı Kanun’un 8 ila 9. maddelerine aykırı şekilde; kişilik haklarınızı ihlal ettiğini ya da hukuka aykırı olduğunu düşünüyorsanız mail adreslerimizden iletişime geçerek bildirebilirsiniz. 

Bildirimleriniz dikkatle ve özenle incelenmekte olup kişilik haklarınızın ihlali ya da hukuka aykırılığın tespiti halinde mevzuat kapsamında en kısa sürede işlem yaparak bilgi vereceğiz.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgilendirme

Kullanım Şartları, Gizlilik Politikası, Forum Kuralları sayfalarına göz atınız.