Jump to content

laborant

Editör Adayı
  • İçerik sayısı

    13
  • Katılım

  • Son ziyaret

    Yok
  1. Genellikle laboratuvarda görülen bayılmalar daha çok kan tutmasından dolayıdır. Bu tip özelliği olan kişiler önceden kendilerini bildirmelidir. Deney süresince renklerinin solması ve soğuk terlemeleri gözlenmelidir. Bayılma durumunda derhal masa üzerine ayaklar baş hizasından yukarıda olacak şekilde yatırılmalı ve bol temiz hava alması sağlanmalıdır. Laboratuvarda mevcut ise kısa aralıklarla amonyak koklatılmalıdır. Kendine geldiğinde şuuru açıksa bir bardak şekerli su verilmelidir.
  2. Patlamalar daha çok hızlı meydana gelen reaksiyonlarda görülür. Özellikle metalik sodyumun su ile reaksiyonu ve eter damıtma işlemleri oldukça tehlikelidir. Bunun için sodyum art ıkları lavaboya atılmamalı, alkolde çözülerek yok edilmelidir. Eter damıtma işlemleri ise son ana kadar yapılmamalı, bir miktar eter damıtılmadan bırakılmalıdır. Asit çözeltileri hazırlanırken, su üzerine çalkalanarak damla damla asit ilave edilmelidir.
  3. Bu tip kazalar genellikle alkol, eter ve aseton gibi uçucu olan çözücü bileşiklerin alevin yakınında bulundurulması sonucu ortaya çıkar. Bundan dolayı bu gibi maddelerin bulunduğu şişeler alevden uzak tutulmalıdır. Şayet ısıtılmaları gerekiyorsa sıcak su banyoları ve elektrikli ısıtıcılar kullanılmalıdır. Buharlaştırılmaları da damıtma ile yapılmalıdır. Bu tip kimyasallar lavaboya dökülmemeli, atık şişelerinde toplanmalıdır. Bir yangın esnasında doğal gaz musluklar kapatılmalı, çevredeki bütün yanıcı maddeler uzaklaştırılmalı, yangına su ve ıslak bezlerle müdahale edilmelidir. Şayet çalışma ortamında mevcutsa yangın söndürme cihazı kullanmak en doğru yöntemdir.
  4. Bu tip kazalarda yapılacak ilk işlem, kazazedeyi elektrik akımından vakit geçirmeden kurtarmaktır. Bunun için mümkünse elektrik akımı sigortadan kesilir, ucu açık olan akım kablolar yalıtkan bir cisimle koparılır ya da ayrılır. Yardımcı çevreden bulacağı tahta veya mukavva bir parça üzerine basarak, yalıtkan bir cisimle kazazedeyi akından kurtarmalıdır. Kişi nefes almıyorsa, ağzına bakılarak ağız içinde olabilecek sakız, şeker ve takma diş gibi parçalar çıkarılmalı ve yetkili bir kişi tarafından suni teneffüs uygulanmalıdır. Bu esnada bir kişide doktor çağırmalıdır.
  5. Laboratuvar ortamında olabilecek yanıklar asit ve alkali yanıkları ile alev yanıkları şeklinde görülür. Asit yanıkları önce bol su ile daha sonra sodyum bikarbonat çözeltisi ile yıkanmalıdır. Alkali yanıkları yine önce bol su ile daha sonra da %1’lik asetik asit ile yıkanmalıdır. Alev yanıklarında, yanıklar önce alkol ile silinmeli ve üzerine vazelin sürülerek açık bırakılmalıdır. Gözün bir kimyasal madde ile etkileşmesi sonucu, göz bol su ile vakit geçirmeden yıkanmalıdır. Bunların haricinde, alev üzerinde ısıtılan bir tüpün sürekli alevde tutulmasıyla, içindeki çözeltinin ısınıp basınçla hızlı bir şekilde, tüpün açık olan ucunun önünde bulunan bir kişinin üzerine sıçraması şeklinde yanıklar meydana gelebilir. Bunu önlemenin en mantıklı yolu, tüpü alev üzerinde sürekli tutmayıp, ara ara çekilerek ısıtılmasıdır. Böyle bir dikkatsizliğin yaralanma ile sonuçlanmasını engellemek için ısıtma yapılan tüpün açık olan ağzı kimsenin bulunmadığı boş bir yöne doğru tutulmalıdır. Herkesin üzerinde önü ilikli bir önlüğün bulunması da elbiselerin zarar görmesini engelleyecektir.
  6. Bu kazalar daha çok asit ve alkali zehirlenmeleri şeklinde ortaya çıkar. Asit zehirlenmelerinde bol suyla karbonat içirilir. Kusturma yapılmadan süt ve lapa verilir. Alkali zehirlenmelerinde sirkeli su, %1’lik asetik asit, limon veya portakal suyu içirilir. Bol su takviyesi ile beraber süt ve lapa verilir. Uçucu özelliğe sahip bileşiklerin kullanıldığı deneyler, kapalı çeker ocaklarda yapılmalıdır.
  7. Kesikler genellikle kırılan bir cam malzemeden kaynaklanır. Bu gibi durumlarda kanayan bölge cam kırıklarından dikkatli bir şekilde temizlenir, kesik birkaç saniye sıkılarak kanatılır. Daha sonra hidrojen peroksit ile yıkanır ve derhal üzeri kapatılarak gerekiyorsa doktor müdahelesi uygulanır.
  8. Lumbricus terrestris, Annelida (halkalı solucanlar) filumunun Oligochaeta klasisindendir. Bunlarda sölom arka arkaya sıralanmış birçok sölom keselerinden meydana gelmiştir. Bu keselerin meydana gelmesi vücutlarının dış taraftan da bölmelere (segment, metamer) ayrılmasına neden olmuştur. Toprak solucanlan nemli topraklarda yaşarlar. Yuvarlak ve ince silindiri andıran vücutlarının dorsal kısmı koyu, ventral kısmı ise nisbeten açık renklidir. Segment sayıları 100 den fazladır. Her segmentte karın tarafta önden arkaya dönük iki çift ve lateral de iki çift olmak üzere dört çift kıl bulunur. Toprak solucanlarının vücutları dıştan ince bir kütikula ile örtülüdür. Kütikula tek katlı epidermisin bir salgısıdır. Epidermis hücreleri arasında derinin nemli ve kaygan olmasını sağlayan birçok tek hücreli bez bulunur. Epidermisin altında kontraksiyon hareketi ile solucanın uzayıp kısalmasını sağlayan halka ve enine kaslar bulunur. Epiderrmsle birlikte bunlar kas deri kılıfını oluştururlar. Vücudun ön tarafında ve biraz ventralinde ağız, son segmentte de anüs bulunur. Baştan itibaren ventralde 14. segmentte dişi, 15. segmentte de erkek üreme organı açıklıkları vardır. Ancak bu açıklıklar gözle farkedilmezler. Bundan başka ergin solucanlarda şubat ve ağustos aylarında 32. ve 37. segmentler arasında kalan deri kısmı halka biçiminde kalınlaşır ve buradaki mukus bezleri gelişir. Bu yapıya klitellum denir. Klitellum kopulasyon (çiftleşme) sırasında çıkarılan salgı ile solucanların sıkıca sarılmalarını sağlayarak kopulasyonu kolaylaştırır. Aynca klitellum, yumurtaların çevresine jelatinimsi bir salgı çıkarır. Solucanlar karanlığı severler. Görme organları olmadığı halde ışığa karşı çok duyarlıdırlar. Bu duyarlılıkları epidermis hücreleri arasında bulunan pigmentsiz ve ışıktan etkilenen hücrelerden kaynaklanır. Toprak solucanının sırt tarafında ve her segmentinde ufacık delikler vardır. Eğer solucan kuruma tehlikesiyle karşılaşacak olursa vücut sıvısı bu deliklerden dışarı çıkarak hayvanı ölüm tehlikesinden korur. Vücut sıvısı ile vücut dışına çıkan lenf hücreleri solucan üzerindeki bakterileri yerler. Sindirim kanalı boru şeklindedir. Ağızdan sonra gelen kaslı bir farinks ile ince bir özefagus vardır. Özefagusu kısa bir kursak takip eder. Bundan sonra gelen katı ve orta bağırsaktır. Bağırsağın dorsal kısmı bağırsak yüzeyinin genişlemesine yarayan ve tiflosolis adı verilen bir çöküntü meydana getirir. Bağırsak, dorsal ve ventral mezenterlerle vücut boşluğuna asılı bir durumda bulunur. Bağırsağın üzeri chlorogogen denilen yeşilimsi- kahverengi hücrelerle örtülüdür. Bu hücreler içinde metabolizma sonucunda oluşan maddeler birikir. Bu hücreler daha sonra vücut boşluğuna düşerek boşaltım organları vasıtasıyla dışarı atılırlar. Sinir sistemi her segmentte sinir hücrelerinin bir araya gelmesiyle teşekkül etmiş olan bir çift gangliondan ibarettir. Bu ganglionlar sinir şeritleri aracılığı ile birleşmişlerdir. Ayrıca segmentteki ganglionları birbirine bağlayan sinir şeridine komissur, diğer segmentlerdeki ganglionları birleştiren sinir şeritlerine de konnektif denir. Ganglionlar bağırsağın altında, yani vücudun ventralindedir. Yalnız baş taraftaki serabral ganglionlar farinks üzerinde, yani dorsalde yer alırlar. İlk kez halkalı solucanlarda görülen bu sinir sistemine ip merdiven sinir sistemi denir. Annelidierin dolaşım sistemleri kapalıdır. Bu özellikleriyle omurgasız hayvanlar içinde istisna teşkil ederler. Solucanlarda esas olarak bağırsağın üst ve alt tarafında uzanan sırt ve karın damarları vardır. Bu damarlar her segment arasında bir çift lateral damar vasıtasıyla birbirleriyle birleşirler. Bu lateral damarlarda 7. ile ıı. segmentler arasında bulunan beş çift, kontraktil olduklarından kalp görevi yaparlar. Kanın akışı dorsalde arkadan öne, ventralde ise önden arkayadır. Kanın rengi kırmızıdır. Solunum deri ile yapılır. Boşaltım organları nefridiumlardır. Her segmentte bir çift nefridium bulunur. Her nefridiumun bir ucu nefrostom denilen kirpikli bir huni ile başlar. Kirpikli huninin uzantısı segmentler arasındaki dissepimentleri delerek kendinden sonraki segmentte boşaltım kanalını meydana getirir ve dışarı açılır. Toprak solucanları hermafrodittir. 10. ve 11. segmentlerde birer çift ufak testis vardır. Bunlar sperm kapsülleri içinde bulunduklarından görülmezler. Testislerin biraz gerisindeki kirpikli hunilerin kanalları vasdeferensi teşkil etmek üzere birleştikten sonra 15. segmentin ventralinden dışarı açılırlar. 13. segmentte bulunan ovaryumlar da çok küçük ve bir çifttirler. Kısa olan ovidukt (yumurta kanalı) 13. segmentte başlar ve 14. segmentten dışarı açılır. Toprak solucanlarında gelişme doğrudandır. Yani bir larva safhaları yoktur. Regenerasyon yetenekleri fazladır. Toprağa kanşmış organik maddelerle beslenirler. Toprak sindirilmeden dışarı atılır. Toprak solucanları protein bakımından zengin hayvanlardır. Bu nedenle hayvan yemlerine katılacak protein kaynağı olarak düşünülebilirler. Ayrıca deri salgılarından antibakteriyel maddeler elde edilmiştir. Araç ve Gereçler İri ve canlı toprak solucanları, % 10 luk alkol, ince uçlu makas, jilet, bistüri, toplu iğne, parafınli diseksiyon küveti, ince uçlu diseksiyon iğneleri, büyüteç ya da binoküler mikroskop. İzlenecek Yol Ø Laboratuar çalışmasına gelmeden organik madde bakımından zengin, yumuşak ve nemli topraklardan kazarak solucan toplayınız. Diseksiyonun kolay olması bakımından iri olanlarını seçiniz. Nemli toprak içinde laboratuara getiriniz. Ø Küvet üzerine aldığınız canlı bir solucanın hareketini, uzayıp kısalmasını gözleyiniz. Klitellum bölgesini ayırt ediniz.Solucanın ön ve arka ucunu tayin ediniz. Ø Bu incelemeyi bitirdikten sonra solucanı % LO luk alkol içine atarak öldürünüz. Ø Öldürdüğünüz solucanı tekrar küvet üzerine alarak, iç organları incelemek için diseksiyonunu yapmak üzere iki ucundan küvete toplu iğneler ile hafifçe gerdirerek tespit ediniz. Ø Jilet ile solucanın ağız kısmından başlayarak sırttan arkaya doğru kesiniz. Bu işlem sırasında özen göstererek alttaki bağırsağı kesmemeye çalışınız. Bunun için kullandığınız kesici aracı fazla derine batırmayınız. Ø Kesilen deriyi her iki yan tarafa doğru açarak iğneleyiniz. Bu durumda dissepimentleri biraz kestikten sonra iç organlar iyice ortaya çıkarlar. Ø Bu açma işlemini solucanın yansına kadar devam ettiriniz. Açma işlemi tamamlanınca iç organlarını bir büyüteç altında inceleyiniz. . Ø Başta, yutağın hemen üzerinde beyaz renkli ve iki parçalı görünen bir serabral ganglion vardır. Bu organı bulunuz. Ø Sindirim sistemi ağızda başlayıp, yutak (ağıza bağlı şişkince bir kısım olarak görülür), yemek borusu (yutağın devalı olup üzerinde kalp görevi yapan damarlar ve bayaz renkli sperm keseleri vardır), kursak (hafif şişkin), katı (üzerindeki enine çizgilerden farkedilir) ve orta bağırsak olarak devam eder. Ø Sırt ve karın damarlan bağırsağın yanına kaymış olabilirler. Yemek borusu üzerinde kalınlaşmış ve kalp görevi yapan lateral damarları görünüz. Bunlann kontraksiyonu devam ediyor olabilir. Kann ve sırt damarlarım birbirine bağlayan ince lateral damarlan da inceleyiniz. Ø Yemek borusu üzerinde beyaz renkli sperm keseleri ve bunların iki yanındaki reseptekulum seminisleri görebilirsiniz. Ø Bağırsağın yanlarında dissepimentler, nefridiumlar (bunları ancak binoküler ile inceleyerek görebilirsiniz) bulunur. Solucanın bu durumda açılmış şeklini, organların yerlerini de göstererek çiziniz. Ø Çizim işleminiz bitince bağırsağı yana çekip, altında bulunan ip merdiven sinir sistemini açığa çıkararak inceleyiniz.
  9. Bu laboratuvar çalışmamıza kadar incelediğimiz hayvan örnekleri omurgasız hayvanlar grubuna aittiler. Bu çalışmamızda ise Omurgalı hayvanlardan bir örnek inceleyeceğiz. Vertebrata’nın (omurgalılar) Amphibia (kurbağalar) klasisinin Anura (kuyruksuz kurbağalar) takımına mensup Rana ridibunda (su kurbağası) su içinde, su kenarlarında nemli yerlerde yaşar. Amfıbiler, suda yaşayan balıklar ile kara omurgalıları arasında orta bir yer işgal ederler. Tamamen karada ya da tamamen suda yaşayan formları olduğu gibi, hem karada hem de suda yaşayanları vardır. Bu ara durum ve kara hayatına geçiş ile ilgili organ sistemlerindeki değişiklikler kurbağada açıkça görülür. Kurbağanın vücudu baş ve gövde olmak üzere iki kısımdan meydana gelir. Başla gövde arasında bir sınır, farklılaşmış bir boyun bölgesi yoktur. Vücut pulsuz olup, çıplak, yumuşak ve kaygan bir deri ile örtülüdür. Deride mukus salan çok sayıda bez bulunur. Ergin hayvanda kuyruk tamamen kaybolmuştur. Gövdede iki çift ekstremite vardır. Başın önünde geniş bir ağız bulunur. Üst çenenin hemen ön tarafında bir çift dış burun deliği ve onların arkasında iki büyük göz vardır. Hareketli göz kapaklan üst, alt ve alt göz kapağının devamı gibi duran gözü yan yanya örten yan göz kapağından ibarettir. Ancak bu üçüncü göz kapağının kendi başına hareket yeteneği yoktur. Gözlerin arkasında orta kulağı örten 3-4 mm çapında yuvarlak iki kulak zan bulunur. Kurbağalarda dış kulak yoktur. Erkek kurbağalarda kulak zarının gerisinde ince bir zardan yapılmış bir çift dış ses kesesi bulunur. Erkek kurbağaların gövdeleri dişilere göre biraz daha ince uzundur. Dişilerde ise gelişmiş ovaryumlar nedeniyle gövdenin eni boyuna göre daha gelişmiştir. Bütün tetrapodlarda karada yürümeye elverişli (balıkların pektoral ve pelvik yüzgeçlerine karşılık) dört ekstremite vardır. Kurbağaların ön ekstremiteleri kısa olup, dört parmaklıdır. Birinci parmak körelmiştir. Erkek bireylerde ön ekstremitede çiftleşme mevsiminde ikinci parmağın yan tarafında büyük siyah bir şişkinlik (nasır) ortaya çıkar. Uzun olan arka ekstremiteler beş parmaklıdır. Birinci parmak en kısa, dördüncü ise en uzundur. Parmaklar arasında yüzme derisi gerilidir. Vücudun son ucunda iki arka ekstremite arasında kloak açıklığı vardır. Ağız içinde üst çenede oldukça küçük, sivri ve çok sayıda diş bulunur. Ayrıca damakta vomer dişleri vardır. Ön tarafta bulunan oval iki açıklık iç burun delikleridir. Alt çenede göze ilk çarpan yapı dildir. Dil çeneye ön taraftan tespit edilmiş olup, serbest kalan ucu çatallıdır. Dilin uzama ve kasılma yeteneği çok fazladır. Alt çenede diş yoktur. Yutağa (farinks) östaki borusu açılır. Burada bulunan glottis (küçük dil), besinlerin akciğerlere girmesine engel olur. Kurbağada pleuroperitonal ( göğüs-kann ) boşlukları içinde ilk göze çarpan organ, kahve renkli ve yaprak şeklindeki loplardan yapılmış olan karaciğerlerdir. Karaciğer sağ, orta ve sol lop olmak üzere üç parçadan oluşmuştur. Orta lop sağ ve sol loptan birbirine bağlayan küçük bir parçadır ve bu yan loplar tarafından örtülmüştür. Orta lobun sol lop ile birleştiği yerde yeşil renkli yuvarlak bir safra kesesi vardır. Sol lobun altında da büyükçe bir mide yer alır. Midenin ön ucu çok kısa bir yemek borusu ile birleşir. Midenin sivri olan arka ucu ise bağırsağa açılır. Bu kısım midenin pilor bölgesidir. incebağırsak uzun ve kıvrıntılı bir boru halindedir. Mideden sonra gelen ilk kısım on iki parmak bağırsağı (duedenum) dır. İnce bağırsağın son kısmı sonbağırsak (rektum) dır. İncebağırsaktan daha geniş ve çok daha kısa olan bu kısım kloaka (dışkılık) açılır. Mide ile duedenum arasında pankreas yer alır. Kalp tam göğüs kemiğinin altındadır. Perikard boşluğu içine yerleşmiş durumdadır. Perikard boşluğu perikard zarı ile sınırlanır. Kalp iki kulakçık ve bir karıncıktan meydana gelir. Sağ kulakçığa anteriör ve posteriör vena cava (ön ve arka toplardamarlar)ların açıldığı sinüs venosus bağlanmıştır. Ventrikulustan ise truncus arteriosus ‘tan ayrılan aort yaylan çıkar. Balıklara göre bu yaylarda bir azalma görülür. Yalnızca III. IV. ve VI. yaylar kalmış olup, III. den başa giden carotid ‘ler, IV. den systemik yaylar (sağ ve sol aorta), VI.dan ise pulmonar arterler (akciğer atardamarları) meydana gelmiştir. Kirlenen kan pulmonar arterler ile temizlenmek üzere akciğerlere gider ve burada temizlendikten sonra tekrar kalbe döner. Böylece esas vücut dolaşımından başka bir de kalp ile akciğerler arasında küçük dolaşım meydana gelmiştir. Kurbağaların solunum organları gayet kısa bir soluk borusu ile bir çift akciğerden meydana gelir. Akciğerler gevşek bir dokudan yapılmıştır. Kirli kahve renkli iki kese şeklindedir. Sönük oldukları zaman ancak bir santimetre boyunda ve üçgen şeklindedirler. Kurbağalarda ayrıca kuvvetli bir deri solunumu vardır. Kurbağaların boşaltım organları böbrekleridir. Vücudun dorsal duvarına yakın, bir çift olarak bulunurlar. Koyu kırmızı renkli, uzunca oval yapılı, 1.5-2 cm uzunluğunda ve mezonefroz tipindedirIer. Bunların ventral yüzlerinde altın sarısı renginde ve şerit şeklinde böbrek üstü bezleri bulunur. Karın boşluğunun kuyruk ucunda ise beyaz renkli, ince duvarlı, büyük bir kese şeklinde idrar kesesi vardır. Bu kese kısa bir boyun bölgesi ile kloakın ventral duvarına açılır. Erkek kurbağalarda boşaltım organı ile üreme organları arasında sıkı bir ilişki vardır. Spermler ile boşaltım maddeleri müşterek bir kanaldan (üreter ya da wolf kanalı) dışarı atılırlar. Testisler san-beyaz renkli, yuvarlağımsı ve bir çift olarak böbreklere yakın bulunurlar. Dişilerde de bir çift ovaryum bulunur. Yumurta hücreleri ayrı bir kanalla (ovidukt) dışarı atılırlar. Bu yumurta kanalının kloaka açılan son kısım kısa bir şekilde genişlemiştir. Üreme mevsiminde içinde yumurta birikmiş durumdadır (Şekil 3). Kurbağaların sinir sistemleri, merkezi sinir sistemi beyin ve omurilik ile çevre sinir sistemi sinirlerden meydana gelir. Kurbağada beyin, ön, orta ve arka olmak üzere üç kısımdan meydana gelir. Ön beyinde koku alma siniri (olfaktorius sinirler)nin çıktığı iki bulbus olfaktorius lobu, iki beyin yarım küresi (cerebrum) ile diencephalon bulunur. Diensefalonun üzerinde epifiz bezi yer alır. orta beyinde ise görme sinirlerinin çıktığı optik loplar yer alır. Arka beyinde de cerebellum ve medulla oblangata yer alır, bundan sonra da omurilik uzanır İzlenecek Yol Ø Kurbağanın iç organlarını incelemeye geçmeden önce, içinde kloroform ya da etere batırılmış pamuk bulunan bayıltma kabında kurbağayı bayıltırız. Bayılmış ve hareketsiz duruma gelmiş kurbağayı küvet üzerine alarak dıştan inceleyiniz. Dıştan görünen organ ve yapıları çizerek gösteriniz. Ø Üst çenenin alt çene ile birleştiği yerden kasları hafifçe keserek ağzı açarız. İç burun deliklerinden bir iğne sokarak dış burun deliklerine kadar uzandıklarını tespit ediniz. Dili bir pensle kaldırarak tespit edildiği yeri görünüz. Dişler, göz şişkinlikleri, farinks, glottis ve östaki borusu açıklıklarını görerek ağzın içten görünüşünün şeklini çiziniz. Ø Beyin ve omurilik hariç, kurbağanın tüm sistemleri ventral taraftan disseke edilebilir. Bu sistemleri ortaya çıkarabilmek için kurbağanın vücut boşluğunun açılması gerekir. Deri ile vücut çeperi arasında geniş lenf boşlukları olduğundan bu açılış iki safhada yapılmalıdır. Birincisi derinin kesilmesi, ikincisi ise vücut çeperinin kesilmesidir. * Bu işlemi yapmak için kurbağayı küvet üzerine sırt üstü yatırınız. Dört bacağından da toplu iğne ile küvete tespit ediniz. Bu sırada kurbağada ayılma belirtileri görürseniz, kloroformlu ya da eterli pamuğu başının üzerine koyarak iyice bayılmasını sağlayınız. Ø Arka üyelerin birleştiği yerden başlayarak göğüs kemiği hizasına kadar sadece deriyi düz bir çizgi şeklinde kesiniz. Göğüs kemiği hizasında kesitinizi iki yan tarafa doğru uzatınız. Açtığınız deriyi iki yan tarafa yatırıp iğneleyiniz. Bu durumda ventral vücut duvarını yapan kaslar ortaya çıkar. Göğüs kemiği hizasından aşağıya kadar tam orta istikamette uzanan büyük bir kan daman ile bu damarın iki yan tarafında göğüs kemiği karşısından başlayarak aşağıya giden ve tekrar yukarıya dönerek deriye yayılan bir çift kan damarı göze çarpar. Ortadaki damar vena abdominalis (karın bölgesi toplardamarı), iki yan taraftakiler vena cutenea magna dır. Ø Vena abdominalisin sağ tarafından kas tabakasını göğüs kemiği hizasına kadar kesiniz. Bundan sonra göğüs kemiği kaidesinden sağ ve sol tarafa doğru vena cutenea magnaya kadar küçük birer kesim yapınız. Bu şekilde ayırdığınız kas tabakasını sağa ve sola yatırıp iğneleyiniz. Ø Bu şekilde açılan pleuroperitonal boşluk içinde ilk göze çarpan organ karaciğerdir. Karaciğerin loplarını ayırt ediniz. Orta lobu görmek için sağ ve sol lopları yukarı kaldırarak bu parçayı ortaya çıkarınız. Bunun sol lop ile birleştiği yerde yeşil renkli, yuvarlak safra kesesi vardır. Sol lobun ön dış parçasını da kaldırarak büyükçe olan mideyi ortaya çıkarınız. Yemek borusunu ancak bütün iç organların incelenmesi bittikten sonra görebilirsiniz. Sindirim sistemine ait diğer parçaları on iki parmak bağırsağı. İncebağırsak, pankreas ve rektumu bulup inceleyiniz. Ø Kalbi iyi görebilmek için göğüs kemiğini kesiniz. Kurbağa henüz ölmemişse kalbin hareketini görebilirsiniz. Kalp tam göğüs kemiğinin altındadır. Perikard zarını sıyırarak kalbi açığa çıkarınız. Alt tarafta üçgen şeklinde ve daha açık renkte görünen kısım ventrikulustur. Daha koyu renkli iki siyah çıkıntı ise sağ ve sol atriumdur. Ventrikulus ile sağ atriumun dış taraftan sınırladığı bölgede toplu iğne başı kadar bir şişkinlik vardır. Bullıus cordİs adını alan bu bölgeden kalın bir kan damarı truncus arterİosus çıkar. Yüreği küt uçlu bir pensle yukarı doğru kaldırıp ventral tarafına bakınız. Üçgen şeklinde, ince çeperli bir bölge sinüs venosus tur. Buraya ön taraftan büyük bir damar girer. Ø Akciğerler ilk bakışta karaciğer loplarının altında olduklarından görülmezler. Karaciğer loplarını kaldırıp akciğerleri meydana çıkararak sünger görünümündeki bu yapıları inceleyiniz. Ø İç organları vücut duvarına bağlayan mezenterleri inceleyiniz. Sindirim sistemi organlarını ortaya çıkararak görebildiğiniz tüm iç organları gösteren bir şekil çizip isimlendiriniz. Ø Sindirim sistemine ait organları karın boşluğunun dışına çıkarınız. Kurbağa dişi ise bağırsakları çıkarmadan önce onların yan taraflarına taşmış ovaryumlar böbrekleri görmeyi engeller. Bunun için bir tarafın ovaryum ve yumurta kanalını kesip çıkarınız. Yedinci ile sekizinci omur hizasından arkaya doğru uzanan böbrekler birbirine çok yakın olarak dururlar. Üzerlerinde böbreküstü bezleri görülür. Böbreklerden geniş, beyaz iki kanal (üreter) kloaka doğru uzanır. Bu kanallar boşaltım maddelerini, erkeklerde ise aynı zamanda spermleri taşırlar. Ø İdrar kesesini bulunuz. Bunun üreterden ayrı olarak kloaka açıldığını görünüz. İdrar kesesi bacakların birleştiği yerde, kloakın hemen önündedir. Eğer patlamamışsa kolayca farkedilir. Patlamış durumda ise aynı bölgede bir zar halinde görebilirsiniz. Ø İçorgan1arın incelenmesi bitince beyinin diseksiyonu için hayvanın başının dorsali size dönük olacak şekilde çeviriniz. Ø Başın dorsalini kaplayan deriyi bistüri ile yüzünüz. Bunun için hayvanın kafasını sol elin baş ve işaret parmakları arasında tutunuz. Sağ elin 3.4.5. parmaklarını kurbağanın sırtına yaslayıp, bistüri bıçağı hayvanın kafatasına teğet tutmaya çalışarak dikkatli bir şekilde kesim yapınız. Bu şekilde gevşettiğiniz cranİuın (kafatası)’un tavanını yukarı doğru kaldırınız. Kurbağada taze beyin dokusu çok yumuşaktır. Bu nedenle beyini zedelememek için bistürinin kesim sırasında devamlı olarak kafatasına teğet tutulması gerekir. Kranium açıldıktan sonra ilk göze çarpan kısım optik loplardır. Diseksiyon makasının bir ucunu kraniumun bir kenanndan içeri doğru sokarak makası her defasında çok az ileri iterek bir seri küçük kesimler yapınız. Bu şekilde kafatasının yan kenarlarını keserek kafatası tavanının geri kalan kısmını temizleyiniz. Bistüri yardımıyla bu açıklığı genişleterek beyinin dorsalinin tamamının ortaya çıkmasını sağlayınız. Beyinin son kısmı meddulla oblangatayı görebilmek için kafatasının hemen arkasındaki ilk bir kaç omuru her iki yandan neural yaylannı kesip, omurların dorsal kısımlarını uzaklaştırınız. Bu durumda beyinin tamamı ve omuriliğin başlangıcı ortaya çıkmış olur. Dorsalden beynin görüntüsünü kısımlarını belirterek çiziniz. Ø Omurilikten çıkan sinirleri incelemek için tüm iç organları çıkarılmış, alt çene ve ağzın ventral kısmı kesilmiş ve iyice temizlenmiş hayvanda, omurilikten çıkan parlak beyaz renkli 10 çift sinirin ventral uzantılarının omurlar arasından çıkışını görmek mümkündür.
  10. Preparat Tekniği: Mikroskopta gözlem yapabilmek için objelerin mikroskopta incelenebilecek hale getirilmesi gerekir. İncelenecek objenin kesit (enine, boyuna, kazıttı vb.) alınması lam yerleştirilmesi gerekiyorsa boyanması işlemlerine preparasyon denir. Preparasyon objenin mikroskopta incelenebilecek hale getirilmesi işlemlerini kapsar Preparasyon kesit alma işlemleri eski tip jiletlerle yapılır. Jilet 2 parçaya ayrılarak kullanılır. Bütün haldeki jilet kullanıcıya zarar verebilir. Jiletin çok keskin olduğu unutulmamalı kazalara karşı dikkatli çalışılması gerekir. Diğer önemli malzemeler ise lam ile lameldir. Özellikle lamel çok ince olduğunda dikkatli kullanılmalıdır. Lamel kutusun açılırken lamellerin dağılmamasına dikkat edilmelidir. Aksi söylemedikçe tüm objeler genelde su içinde incelenir. Rapor ve laboratuar defterine de inceleme ortamı (İ. O.=) su diye yazılmalıdır.Alınan objenin ışık geçirebilecek kadar ince olması gereklidir. Lamın ortasına bir damla su damlatılır. Damlanın üzerine obje yerleştirilir. Yerleştirilen objenin üstüne şekil 1 gösterildiği gibi lamel 45 derecelik bir açı ile yavaş kapatılır. Su miktarı fazla ise kurutma kağıdı kullanılarak fazla suyun uzaklaştırılması sağlanır. 1-lam üzerine bir damla su koyun 2-objeyi koyun 3-lameli 45 dere ile bir kenara doğru yavaşça kapatın4- fazla suyu kurutma kağıdıyla çekin. Olası hatalar: Bazen lamel kapatıldığında ortam sıvısı su yada boya lamel kenarından taşarak üzerine çıkar. Bu durumda sıvı fazlası, kurutma kağıdı ile yanlardan alınabilir bazı durumlarda ise yeni bir preparat hazırlamak daha iyi sonuç verebilir. Bazen de lamelin altında hava kabarcıkları oluşur. Oluşan bu hava kabarcıkları mikrsokopta büyük parlak mavi küreler olarak görülür. Hava kabarcığı olan bir preparat hatalı olarak kabul edilir. Hava barcıklarını nedeni, ortam sıvısının yetersiz kullanılması veya lamelin lam üzerine yavaşça yerleştirilmesi yerine hızla ve yukarıdan kapatılmasından olur. Lanın kenarında büyük bir hava boşluğu varsa lamın kenarından küçük bir damla ortam sıvısı ekleyiniz ve boşluğu kapatmaya çalışınız, veya yeni bir preparat hazırlayınız. Örnek lamel altında kıvrılmış durumdaysa, lam ve lameli ayırarak düzgün yayılmasına özen göstererek yeniden hazırlamalıdır. Preparat hazırlanmasında su konulması ve 45 dereceacıyla prepatın kapatılmasıPreparatın BoyanmasıMikroskopik örneklerini boyama amacıyla pek çok farklı boya kullanılabilir. Kullanılan boyaların pek çoğu anilin maddelerdir. Yaygın olarak kullanılan başlıca iki tür boya vardır. Eozin gibi asit boyalar, hücrenin stoplazma gibi bazik bölümlerini daha iyi boyarlar. Aseto karmin veya metilen mavisi gibi bazik boyalar, hücrenin çekirdek gibi asit yapılarını boyamaya daha uygundur.Bu tür boyalar da hücredeki zıt yüklü yapılarla reaksiyona girebilen renklendirilmiş bir iyon vardır. Bu nedenle metilen mavisi, hücrenin asitli yapılarıyla birleşebilen bazik bir boya olarak sınıflandırılmıştır. Bakterilerin çoğu bazik boyalar ile boyanır. Negatif yüklü hücre yapıları ve pozitif yüklü renkli iyonlar arasında iyonik bağlar oluşmaktadır.Bunlardan başka, sadece hücre içindeki belli bazı kimyasal maddeler ile birleşen özel boyalar vardır. Bu boyalar kullanıldığında, bu kimyasal maddelerden oluşan yapıların yerini saptamak mümkün olur.Vital boyalarHareketli ‘siller’ gibi canlı bir hücrenin canlı hücre yapılarını boyayarak göstermek isterseniz, yaygın olarak kullanılan boyaların çoğunun, hücreyi derhal öldüreceğini unutmayın. Bununla birlikte bazı boyalar ‘vital boyalar’ olarak, kullanılabilir. Hücre, bu boyaların moleküllerini yavaş yavaş alacak ve üzerinde çalışılmasını mümkün kılacak şekilde bir süre canlılığını koruyacaktır. Alınan kesit yada obje ince ve saydam ise daha iyi bir renk kontrastı elde etmek için boyanabilir. Ayrıca örneğin yapısında olan bazı kimyasal maddelerin yerlerini göstermek hedeflene yapı yada hücreleri diğer hücre ve yapılardan ayırt etmek içinde boyama işlemi yapılabilir. Örneğin iyot (logul) hücre içinde ve dışında nişasta ile koyu mor renk verir. Metilen mavisi özellikle hayvansa dokularda çekirdeği boyar, Floru glisin bitkisel dokularda lignin dayına hücreleri kırmızı renkte boyar. Bir örneği boyamanın en basit yolu boya ile yıkamaktır. Objeyi direk olaral lam üzerinde boyaya maruz bırakmaktır. Lamelin ortasına bırakılan bir damla boyanın içine direk olarak kesit yada obje konur. Preparat tekniğine uygun olarak kapatılır. Fazla boya kurutma kağıdıyla çekililir. Bu yöntemde lameli kapatmadan önce örnek doğrudan bir damla boya içine yerleştirilebilir. (Boyama çözeltisi ortam sıvısı olarak kullanılır İ.O.= boya)Başka bir yöntemde hazırlana preparatın bir köşesinden lam üzerine bir damla boya damlatılır. Kurutma kağıdı kullanarak lamelin diğer tarafından boyayı emdirilir (şekil 2). Boyanın tüm objenin ulaşması için lamel boyunca boya kurutma kağıdı kullanılarak yürütür. Boya tekniği. Hazırlana preparat önce düşük büyütmede incelenir. Gereken kısım görüntü alanın ortasına getirilerek 40 büyütmede ayrıntılar incelenir. Bazı durumlarda 40 büyütme yapmadan gereken kısımlarda gözlenebilir. Yapılan prepatın mikroskop üzerine sıvı bırakmamasına dikkat edilmelidir. Bu durum oluşması (mikroskop tablasına sıvı bulaşması varsa) durumunda mutlaka mikroskop bezi ile dikkatlice temizlenmelidir Hazırlanan preparatın mikroskop görüntüsü.Preparatın mikroskop görüntüsünde yerinin belirlenmesinde oklu okülerden faydalanır. Oklu oküler görüntü alanı içinde okülerin döndürülmesi ve preparatın mikroskop tablasında kaydırılmasıyla istenen hücre yada yapıların işaretlenmesinde kullanılır. Oklu oküleri olmayan mikroskoplarda hedef yapılar görüntü alanın tam ortasına ve ya saat 12 yönünde getirilir. Bu şekilde farlı iki gözlemcinin aynı hedef yapıya bakmaları kesinleşir.
  11. Ø Mikroskopla çalışılmadan önce kutusundan çıkarılarak masaya yerleştirilir. Ø Mikroskobun parçalarının tam olup olmadığı ve hareket edip etmediği kontrol edilir. Ø Mercek sistemleri usulüne uygun şekilde temizlenir. Ø Işık kaynağı devreye sokulur.Lamba portatif ise yeri ve yüksekliği kontrol edilir, ayarlanır ve çalıştırılır. Ø Kondansörün en üst konumda, diyaframın tamamen açık, aynanın düz kısmının yukarıda olup olmadığı kontrol edilir. Uygunsuz olan ayar var ise düzeltilir. Ø Binoküler mikroskopta okülerin aralığı incelemeyi yapan kişinin göz aralığına göre ayarlanır. Ø Mikroskobun ışık ayarı ve temizliği kontrol edilir. Kir, leke varsa temizlenir. Ø Tablanın kenarından bakılarak kondansöre yeterli düzeyde bir ışığın gelip gelmediği kontrol edilir. Daha sonra bu kontrol işlemi okülerden bakılarak tekrarlanır. Işık kaynağı ayarlanarak okülere yeterli ışığın gelmesi sağlanır. Mikroskop aynalı ise ayna ayarı yapılarak yukarıdaki şekilde bir yol izlenmelidir. Ø Preparat tablaya daima üst yüzü (örnek konulan ve boyama yapılan yüzü) objektife bakacak şekilde yerleştirilir. Ø Tablanın ayar vidaları ile oynanarak incelenecek kısım, görüş sahası hizasına gelecek şekilde preparat hareket ettirilir. Ø İmmersiyon objektifi ile çalışılmıyorsa makro vida ile oynanarak, okülerden görüntü almaya çalışılır. Görüntü alındıktan sonra ışık kaynağı, diyafram ve kondansör ile oynanarak tekrar bir ışık ayarlaması yapılır. En son olarak da mikro vidayla oynanarak ince görüntü ayarı yapılarak incelemeye geçilir. Ø İmmersiyon objektifi ile çalışılıyorsa preparat üzerine bir damla immersiyon yağı damlatılır. Preparat, tablaya yerleştirilerek incelenecek kısım (immersiyon yağı damlatılan kısım) görüş hattının hizasına gelecek şekilde ayarlama yapılır. Ø Tablanın kenarından bakarak makro vida yardımıyla immersiyon objektifinin yağa yavaşça dalması sağlanır. Daha sonra gözle okülerden bakılır ve makrovida çok yavaş olarak aksi yönde çevrilerek görüş almaya çalışılır. Ø Görüntü alınınca mikro vidaya geçilir ve ince ayar yapılarak gözlem gerçekleştirilir. İmmersiyon objektifi ile çalışırken objektifin hiçbir şekilde yağ damlasından ayrılmasına izin verilmemelidir. Aksi takdirde görüntü sağlanamaz. Ø Mikroskopta hiçbir zaman ilk ayarlanan görüş sahasının incelenmesiyle yetinilmez. İlk görüş sahası, preparatın mikroorganizmaların yayılmadığı boş bir bölgesine ait olabilir. Buna bağlı olarak da hiçbir mikroorganizma görüntüsü alınamaz. Bu nedenlerle, tablanın ayar vidalarıyla oynanarak uygun birkaç görüş sahası bulunmalı ve bunların her biri ayrı ayrı incelemeye alınmalıdır. Ø İnceleme sürdürülürken göz okülerde, bir el daima mikro vidada, diğer el ise tablanın ayar vidalarında olacak şekilde hareket edilmelidir. Böylece sağlıklı bir gözlem yapılabilir. Ø İnceleme sürerken duruma göre ışık kaynağı, diyafram ve kondansör ile yeniden gerekli ışık ayarlamaları yapılabilir. Bazı mikroskobik incelemelerde diyafram belli ölçülerde veya tamamen kısılabilir, kondansör aşağı indirilebilir. Ø İnceleme bittikten sonra mikroskop usulüne uygun olarak temizlenir, kurulanır ve kılıfına geçirilerek kutusu içinde muhafaza edilir.
  12. Preparat hazırlama da kullanılan yaklaşık 25 mm eninde ve 75 mm boyundaki dikdörtgen cama lam denir. Kaliteli bir lamın kalınlığı 1-1.5 mm olmalıdır. Bu kalınlık lama dayanıklılık kazandırır. İyi bir görüntü elde etmek için lamın temiz ve kaliteli olması gerekir. Tasarruf nedeniyle, aynı lamın defalarca kullanılması zorunluluğu, bu konuyu daha da önemli kılmaktadır. Lamların kullanılmasına ilişkin dikkat edilecek bazı önemli noktalar şunlardır: Ø Lamların kalitesiz olması Ø Kullanılmamış lamların kötü koşullarda depolanması Ø Yeni veya eski lamların iyice temizlenmeden kullanılması Ø Yeniden kullanılan lamların, temizleme sırasında kalitesinin bozulması Bu nedenle lamların, piyasadan satın alınırken iyi seçilmesi, iyi saklanması/depolanması, gerek ilk kullanımda gerekse tekrar kullanımlarda özenle temizlenmesi gerekir. Kullanılmamış Lamların Temizlenmesi Hiç kullanılmamış lamların yüzeylerinde parlatmak amacıyla kullanılan, bazı kimyasalların kalıntıları vardır. Bu kimyasallar uzaklaştırılmaz ve lamlar temizlenmez ise kalın yayılan numune lama yapışmaz ve yıkama sırasında ayrılır. İnce yayılan numunede ise boşluklar oluşur ve iyi bir yayma elde edilemez. Ayrıca bu kimyasallar, depolanma sırasında leke yapar. İyi koşullarda depolanmayan lamlarda bu lekeler çok daha fazla oluşur. Bu nedenle, yeni kullanıma sokulan lamların da yıkanması ve temizlenmesi gerekir. Hiç kullanılmamış lamlar, bikromatlı sülfirik asit çözeltisi içinde 12 saat tutulmak suretiyle temizlenir. Bir diğer yöntem ise bir kısım % 96’lık etil alkol ve bir kısım eter karışımının kullanılmasıdır. Yeni lamlar bu karışımlar ile temizlendikten sonra kullanılır ise yaymalar güzel olur ve sağlıklı sonuçlar verir. “Mikrobiyolojik Analize Hazırlık” modülündeki bilgileri hatırlayınız. Ø Lamlar, birbirine temas etmeyecek şekilde ızgaralara yerleştirilir. Ø Bikromatlı sülfirik asit çözeltisinin bulunduğu bir kaba konur. Ø Burada 12 saat tutulduktan sonra lamlar, bikromatlı sülfirik asit çözeltisinden alınarak musluk altında durulanır. Son durulama saf su ile yapılmalıdır. Ø Lamlar kuruduktan sonra vakit geçirmeden on ya da yirmilik paketler hâlinde paketlenir. Ø Daha sonra, kabın içindeki sıvı saklama kabına aktarılır ve saklanır. Bu sıvı defalarca kullanılabilir Paketleme ve kullanıma hazırlama işlemleri sırasında lamlar, kenarlarından tutulmalı ve lamların yüzeyine asla el ve parmaklar dokunmamalıdır. Aksi takdirde lam kirlenir ve tüm emekler boşa gider. Kullanılmış Lamların Temizlenmesi Kullanılmış, kirli lamların yeniden kullanımı için temizlenmesi gerekir. Bu amaçla; Ø Derince bir kaba deterjanlı su hazırlanır. Ø Lamlar bu suyun içine konulur ve 24 saat veya daha uzun bir süre bekletilir. Bu süre tamamlandıktan sonra lamlar yumuşak bir pamuklu bezle ovularak kirler tamamen temizlenir. Ø Kirli su boşaltıldıktan sonra daha az deterjanlı bir su ile lamlar bir kez daha yıkanır. Ø Musluk suyu altında iyice durulanır. Ø Son durulamanın saf su ile yapılması gerekir. Ø Kurumaya bırakılır. Ø Kuruyan lamlar, vakit geçirmeden on ya da yirmilik paketler hâlinde paketlenir.
  13. Bir mikroskoptan iyi görüntü elde edilmesi; Ø Mikroskobun bakımına Ø Optik kısımların temizliğine Ø Lamın, kaliteli ve temiz olmasına Ø Preparatın düzgün hazırlanmasına Ø Işık kaynağının iyi olması ve iyi ayarlanmasına Ø Uygun ayna, oküler objektif kullanılmasına Ø Kondansörün ve diyaframın iyi ayarlanmasına bağlıdır. Bir mikroskoptan iyi bir görüntü elde edilmesi büyük oranda mikroskobun bakımı, temizliği ve ayarlanması ile ilgilidir. Bu nedenle mikroskobun temizlik ve bakımına önem vermek gerekir. Diğer bir ifade ile hem iyi görüntü elde etmek hem de mikroskobun ömrünü uzatmak için; mikroskopların kullanılmadan önce ve kullanıldıktan sonra çok dikkatli bir şekilde temizlenmesi zorunludur. Preparat incelemelerinden sonra başta immersiyon objektifi olmak üzere mikroskobun herhangi bir yerinde immersiyon bulaşığı bırakılmamalıdır. İmmersiyon yağı bulaşık ve kalıntılarını temizlemek için çok az miktarda ksilol ile nemlendirilmiş yumuşak dokulu bir tülbent kullanılır. Bu işlem sırasında, yumuşak dokulu tülbent fazla ıslatılmış olmamalıdır. Eğer fazla ıslatılır ise tülbentten taşan ksilol objektifin içine girerek ona zarar verir. Okülere immersiyon yağı bulaştırılmaması, özen gösterilecek diğer bir konudur. Mikroskobun dış kısımlarının temizlenmesinde toz bezi, tülbent, gözlük bezi gibi yumuşak ve pamuklu bezler kullanılır. Optik kısımların temizliğinde ise mercek kâğıdı veya yumuşak dokulu bir tülbent kullanılır. Optik kısma alkol asla değmemelidir. Mikroskoptaki objektiflerin en büyük düşmanı toz, nem ve dikkatsiz kullanımdır. Mikroskopların mercekleri tozlu, nemli ve yüksek sıcaklıkta bırakıldığında bir yıl içinde bozulur ve özelliğini kaybeder. Mikroskop, asla güneşte veya sıcakta bırakılmamalıdır. Günlük çalışma bittikten ve mikroskobun temizliği tamamlandıktan sonra mikroskobun örtüsü örtülmeli ve kabına yerleştirilerek muhafaza edilmelidir. Ø Mikroskop, kullanılmadığı durumlarda özel kılıfı ve kutusu içinde tozsuz bir ortamda muhafaza edilmelidir. Ø Mikroskop, bir yerden diğer bir yere taşınırken çarpma ve darbelerden korunmalı ve mikroskop iki elle destek vererek taşınmalıdır. Ø Mikroskop kısımları hiçbir zaman ıslak bırakılmamalıdır. Ø Her kullanımdan sonra mutlaka temizlenmelidir.

Hakkımızda

Biyoloji Günlüğü ülkemizdeki biyoloji öğrencileri, mezunları ve çalışanları adına kar gütmeyen bir proje olarak 9 senedir faaliyetlerine yılmadan devam etmeye çalışan masum bir projedir. Lütfen art niyetinizi forumdan uzak tutunuz. Bize iletişim formu aracılığıyla ulaşabilirsiniz.

Dilerseniz biyolojigunlugu@gmail.com veya admin@biyolojigunlugu.com adresine mail de gönderebilirsiniz. Bizimle arşivinizi paylaşmak isterseniz wetransfer.com üzerinden biyolojigunlugu.com adresine dosya transferi olarak iletmeniz yeterlidir, sizin adınıza paylaşılacaktır.

Sitemiz bir "Günlük" olarak derleme yayın, yorum, diyalog ve yazılara vermektedir. Güncel biyoloji haberleri ve gelişmelere ek olarak özellikle sosyal medyada gözden kaçan, değerli gördüğümüz tüm içeriğe kaynak ve atıflar dahilinde sitemizde yer vermekteyiz. Bu sitede verilen bilgilerin kullanım sorumluluğu tümüyle kullanıcıya aittir. Sayfalarımızda yer alan her türlü bilgi, görsel ve doküman sadece bilgilendirmek amacıyla verilmiştir.

Biyoloji Günlüğü internet sitesi 5651 Sayılı Kanun’un 2. maddesinin 1. fıkrasının m) bendi ile aynı kanunun 5. maddesi kapsamında Yer Sağlayıcı olarak faaliyet göstermektedir. İçerikler, ön onay olmaksızın tamamen kullanıcılar tarafından oluşturulmaktadır. Yer Sağlayıcı olarak, kullanıcılar tarafından oluşturulan içeriği ya da hukuka aykırı paylaşımı kontrol etmekle ya da araştırmakla yükümlü değildir.

Yer Sağladığı içeriğin 5651 Sayılı Kanun’un 8 ila 9. maddelerine aykırı şekilde; kişilik haklarınızı ihlal ettiğini ya da hukuka aykırı olduğunu düşünüyorsanız mail adreslerimizden iletişime geçerek bildirebilirsiniz. 

Bildirimleriniz dikkatle ve özenle incelenmekte olup kişilik haklarınızın ihlali ya da hukuka aykırılığın tespiti halinde mevzuat kapsamında en kısa sürede işlem yaparak bilgi vereceğiz.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgilendirme

Kullanım Şartları, Gizlilik Politikası, Forum Kuralları sayfalarına göz atınız.